10 Mayıs 2012 Perşembe

Cem Mumcu ve Slacktivism


Cem Mumcu, kendi sitesinde şöyle bir metin parçası yazmış:

“Slacktivizm

Slacktivizm diye bir şeyden bahsedeceğim size. Bu, yeni çağın aktivistlerini tanımlıyor. Öyle bilgisayarın başında oturup Facebook, Twitter, Myspace gibi yerlerde dünyayı kurtarmak için bir yerlere tıklıyorsunuz. Bir takım gruplara katıl tuşuna basıveriyorsunuz. Böylece aktivist oluyorsunuz. Hiçbir efor sarfetmeden kendini mutlu hissetmek ve tatmin olmak için eylem yapan aktivist(?)in adı bu. Slacktivistler arabalarına çıkartmalar yapıştırıyorlar, kollarına bir takım bilezikler takıyorlar. Hatta mümkünse kendi isimleriyle değil nick’leriyle gruplara katılıyorlar. Ne polis, ne nezaret, ne risk. Sen de tıkla dünya değişsin: Dijital kurtuluş(!)

Çaptan düşme korkusu yaşayan ‘ünlü’ler hemen bir sosyal sorumluluğa yapışıyorlar. Hastalıklar seksüalize ediliyor. Meme kanserine dikkat çekmek için memeler açılarak fotoğraf çekiliyor veya sutyenlerin rengi değiştiriliyor. Meme kanseri için yapılan bu çalışma ile memelerini kontrol ettirmek isteyen kadınlar konuyla ilgili sağlık merkezlerine ve doktorlarına para akıtıyorlar. Medya, kampanyanın seksi fotoğraflarını kullanarak tiraj yaratıyor. Fotoğrafları çeken fotoğrafçı da hem aktivist hem sanatçı oluyor. Kampanyaya katılan ‘ünlü’, röportajlar veriyor. Yeni bir sutyen pazarı yaratılıyor. Kanserli çocukların yararına yapılan kampanyanın kokteylinde çekilen fotoğraflar magazin dergilerini süslüyor.

Bunlar adeta oksimoron durumlar. Diyorum ya, kendimizden başlayarak kimin neyi, niye yaptığına bakmamız lazım. Aktivizm veya sosyal sorumluluk adına birşeyler yapan herkesin, her vakfın, her derneğin, her markanın da bizim bunu düşündüğümüzü, sınadığımızı, buna dikkat ettiğimizi bilmesi lazım. İnsanın sahici olana tutunma zamanı yaklaşıyor. Gerçekliğin en temel değer olduğu bir çağa ihtiyacımız var. Yoksa biz birşeyleri tıklayacağız birileri bizi tıklayacak. Tık kültürü, tık eylemleri derken hayat karşısında tıknefes kalacağız.”


Bunlar da paragraf sırasıyla yorumlarım:

I.

Slaktivizm, bu paragrafta tanımlanan şey değil. Slaktivizm burjuvaların kamu yararına gibi görünen toplumsal edimleri, aslında kendi hazları için yapmaları.



II.

Bununla kastedilen şu kampanya olabilir:


Genelde kıllanan adam tipiyimdir. Yine de bu duruma karşı nötr kaldım, çünkü kendi içinde sıralama yapılınca, bu edim diğerleri arasında artniyet ve/ya kötüniyet açısından orta sıralarda yer alıyor.

III.

İğneyi kendine, çvaldızı başkasına batır. Genelde oldukça ego-sentrisist ve narsisist olan birinin bunları yazması tuhaf kaçmış.

Gerçekliğin en temel değer olduğu bir çağa gereksinimimiz yok. Olamıyor. Yeni bir orta çağdayız. Bu bir.

Gerçeklik bir ahlaki değer (aksiyoloji) değildir, bir epistemolojidir. Bu iki.

Genel:

Yukarıdaki alıntıların yazarı da, ünlü entellektüellerden, yani kazananlar klübünden. Hem psikiyatrist, hem edebiyatçı, hem yayıncı: Yeni kuşak, manken, oyuncu, vd kırması tipler gibi.

(Ünlülerin toplumbilimsel yorumu için bakınız: Wright Mills, İktidar Seçkinleri.)

Görüldüğü gibi, kendisi epeyi kavram kargaşası taşıyor: Epistemolojik post-modern’lerden yani.

Ayrıca internet özgürlüğü için bakınız:


(10 Mayıs 2012)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder