10 Mayıs 2012 Perşembe

Siberuzayda Özgürlük


Siberuzayla interneti de, çokduyulu yazılım-kaskları da anlıyoruz. Ayrıca, henüz icat edilmemiş olan başka araçları da anlıyoruz.

Özgürlükle 2 şeyi anlıyoruz:

Bir: Duyusal / duygusal özgürlük ki bunun benzerlerini film izlerken veya karanlıkta müzik dinlerken, farklı biçimlerde en yoğun olarak yaşabiliyorduk.

İki: Bilgisel /düşüncesel özgürlük ki internetin bilgi dağarcığı, imkansız olduğu önesürülen herşeyi bilebilmeye olanak sağladı ki bunun bilincine toplu bilisizlikte henüz erilmedi.

Kültürel, politik, sosyolojik özgürlükler kavramları daha öncekilerle / gelenekle aynı statüde. O nedenle internet cemaatleri de, en az mahalle baskılı reel cemaatler denli özgürlüksüz -tür / oldu.

Yani, daha önceden olduğu üzere, özgürlük hala aşırı bireysel bir olgu. Yalnızca tek kişi ile becerilebiliyor. Bu da onu biricik, yinelenemez, taklit edilemez, birebir kopyalanamaz kılıyor.

Diğer bir anlamıyla, siberuzaysal özgürlük genel modeli elde henüz yok, belki olması da gerekmiyor, onu da henüz bilmiyoruz. Elimizde onun yerine tek tek işlemiş modelcikler var. Dolayısıyla elimizde çıkarsanabilmiş bir formül de yok.

Siberuzaysal özgürlük marjinal, hatta ileri marjinal bir durum.

Burada ileri marjinallik modeli devreye giriyor:

Marjinallikler de benzeri koşullarda olduğu için, ileri marjinallik daha da beş benzemez koşullar yaratıyor. (Bu, marjinallerin neden birbiriyle pek geçinemediğini de dolaylı olarak açımlar.)

Bunun 2 sonucu var:

Bir: Deney / kobay biyografiler / nekrografiler.

İki: Marjinal dil veya siberuzay özgürlük dil sorunu.

Burada devreye her tür dil ve altkültür çevirileri giriyor. Çok şükür ki bu konuda elimizde epeyi dene-yanıl örnek veri tabanı ve modeller var.

Sonuçta basit bir ilkemiz var:

Özgürlüğün ya özüne, ya biçimine sadık kalıyorsun.

Dolayısıyla uygun başlangıç edimi olarak, farklı özgürlükleri birbirine tercüme (yazılı) / mütercüme (sözlü) ediyorsun. Bu konuda geriye elden geldiğince çok, geçerli kayıt bırakıyorsun. Sonunda da, biz nasıl ki geçmişteki ölümüne özgürlük deney(im)lerinden ders alıyorsak, biz de ders alınacak tarih dersi vakaları (olayları) / olguları olarak kayda geçiyoruz.

Bugüne dekki 20 küsur yıllık internet özgürlüğü vakaları kayıtlarımızdan biliyoruz ki insanlar özgürlüğü biçimsel ve duygusal olarak ele alıyorlar, bilgi tözü olarak değil.

Özgürlük tözünün ne olduğunu bilen de yok, arayan da yok, soran da yok. Hele hele bilgisel özgürlüğü tarihn en büyük dahileri bile aramamış ise.

Burada özgürlük tanımı, geleneksel olarak anarşistlere ve nihilistlere kalıyor ama onlar da zaten kamikaze / canlı bomba olma eğilimli. Yani, çıkış yolunu değil, açmazı yönsüyorlar

İsyan bir duygu değil, bir düşüncedir. İsyan bir maratondur, nadiren depar atmak gerekir veya depar atılabilir olur.

Siberuzaysal / internetsel özgürlük savaşımları ve isyanı, düşüncesel aşkınlık yollarından yalnızca birisidir.

Devrimi toplumdan önce, kendini değiştirerek başlatıyorsun. Devrim yapmıyorsun, devrim oluyorsun.

İşbu beyin bizlerin (çokkişilikçiklilik) siberuzaysal kuramı ve edimi budur.

(10 Mayıs 2012)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder